KUBİLAY KOCAOĞLU İLE YURT DIŞINDA ANİMASYON ÜZERİNE

Kubilay Kocaoğlu ile Yurt Dışında Animasyon Üzerine

Sizi yakından tanıyabilir miyiz?

1983 Eskişehir doğumluyum, Anadolu Üniversitesi Çizgi Film Animasyon Bölümü'nden 2006'da mezun oldum. 2010'a kadar İstanbul’da çeşitli şirketlerde çalıştım. Bu sırada demomu yolladığım şirketlerden biri olan Framestore geri dönüş yaptı ve "Gravity" adlı filmde Junior Animator olarak çalışmaya başladım. Sonrasında "Wrath of the Titans" filminde görev aldım ve askerlik için çalışmaya ara verdikten sonra "Guardians of the Galaxy" ve şimdi de "Paddington" filmi için animasyon yapmaya devam ediyorum.

Animasyon sektörüne adım atmanıza ne sebep olmuştu?

Bu soru için lise dönemine dönmek gerekiyor. Anadolu ve Fen liselerine puanım yetmediği için o sırada varlığından şans eseri haberdar olduğumuz Güzel Sanatlar Lisesi için şansımı denedim ve sondan birinci olarak asil listeden kayıt yaptırdım, bu dört sene boyunca da lise sonrası için hedeflenen seçenekler genel olarak grafik ve animasyondu. O sırada içeriğini tam olarak anlamamış olsak da animasyon bölümü popülerliğiyle bir çoğumuzun ilgisini çekti ve onun için hazırlanmaya başladık. Yine yanlış hatırlamıyorsam sonuncu olarak sınavı kazandım.

Okulda, animasyon bölümüne has geniş bir yelpazede eğitim veriliyor, yani mezun olduğunuzda ne yapmak istediğinize dört yıl boyunca aldığınız çeşitli dersler sayesinde daha kolay karar veriyorsunuz. Sektörde bir ürünün yaratılması sürecinde departman olarak karşınıza çıkan; hikaye yaratımı, 2D ve 3D karakter tasarımı, storyboard, karakter modelleme, rigging, previs üretimi, animasyon, ışık, texture, comp gibi aşamaları birebir deneyimlemek karar vermenize yardımcı oluyor. Ben kendi adıma 2D animasyon derslerinden büyük zevk aldım ve ufak da olsa bir şeyler yapabildiğimi görmek beni heyecanlandırdı. Bilgisayarlı animasyon derslerinde de önceden öğrendiğimiz prensipleri uygulayarak pratik bir şekilde animasyon üretmek, bir karakteri hareketlendirmek bana diğer basamaklardan daha eğlenceli geldiği icin kendimi bu konuda geliştirmeye karar verdim.

En beğendiğiniz 2D veya 3D film nedir? Hakkında neler söylemek istersiniz? 

En beğendiğim 2D animasyon filmi "The Emperor's New Groove", bu filmin espri anlayışına bayılıyorum. Üç boyutlu olarak da sanırım benim için "Incredibles" ilk sırada geliyor, hikaye anlatımı ve sinematografisi ders gibi açılıp bakılabilir sanırım.

Bir animatör olarak çizimle aranız nasıl ve sizce animasyonda çizimin önemi nedir?

Çizim bu işin olmazsa olmazı demek isterdim ama hiç çizim yapmadan harikalar yaratan insanları görünce demek ki o kadar da gerekli bir şey değilmiş diyorsunuz. Sanırım şöyle diyebiliriz; çizebilme yetisi animasyonu daha ileriye götürebilir ama çizememek sizi durduramaz.

Animasyon shot’larınıza başlamadan önce planlama süreci nasıl geçiyor, kısaca bahseder misiniz?

Animasyona başlamadan önce senaryoyu okuma fırsatı bulabiliyorsunuz; bu da filmin dinamiği ve enerjisi hakkında öncelikle bir fikir veriyor. Eğer sekansın previsi daha önce yapılmışsa karakterin ekranda durduğu yer, hareket alanı ve vücudunun ne kadarının gözükeceği gibi bilgilerle işe başlıyorsunuz ve o shot için verilen süreyle birlikte kendi hızınızı da hesaba katarak bir planlama yapıyorsunuz. Sonrasında animasyon lideri, süpervizor ve müşterinin yönlendirme ve istekleriyle iş şekillenmeye başlıyor.

Yurt dışındaki stüdyolarla tanışma ve işe alım süreci nasıl gelişiyor?

Belli bir format üzerinden hazırlanmış cv ve showreel'inizi insan kaynakları üzerinden çalışmak istediğiniz şirkete ulaştırabilirsiniz ve o sırada başvurduğunuz departmanda elemana ihtiyaç varsa sizinle irtibata geçiyorlar. Size iş, işin süresi ve bütçesi hakkında kısaca bilgi verilip sizin fikriniz soruluyor, eğer prensipte anlaşırsanız sizinle görüntülü mülakat yapılabiliyor ve her şey yolunda giderse yapılan zamanlamaya göre işe başlıyorsunuz.



Yurt dışında ilk çalıştığınız film ve ilk animasyon sahnesi neydi? Süreç ve zorluklarını anlatır mısınız? 

İlk çalıştığım film "Gravity" ve ilk planım Sandra Bullock ve George Clooney'nin ISS'e ilk çarptıkları sahnenin previziydi. Planın zorluğu biraz da bu filme has olarak çok uzun olmasıydı. Tamamen ağırlıksız bir ortamda birbirine bağlı iki insanın kontrolsüz bir biçimde uzay istasyonuna çarpması gerekiyordu ve elinizde hiç bir video referansı olmadığı için ne olması gerektiğini deneyerek bulmanız gerekiyordu. Yine bu filme has olarak yönetmenin her gün, her aşamada yanımızda olması ve sabah akşam yapılan toplantılarla planların nasıl görüneceği yavaş yavaş belirginleşmeye başladı

"İyi ki bu projede yer almışım çünkü..." dediğiniz bir iş var mı? 

Aslında yok, çünkü mezun olduğumdan beri yaptığım her işten bir şeyler öğrendim.

Şu anda çalıştığınız proje hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?

Şu an "Paddington" adlı projede görev alıyorum. İngiltere'de bilinen bir karakter ve hikayeymiş, ben burada tanıştım kendisiyle. Umarım bittiğinde beğenilen bir film olur.

Animatörlerin bir iş günü nasıl geçiyor?

Şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla her projenin kendine has bir düzeni oluyor. Her sabah ve akşam hangi aşamada olursanız olun büyük ekranda yönetmen ve liderinizle planın durumunu kontrol edip varsa değişiklikleri not aldığımız da oldu, haftada bir ya da iki gün toplantıya girip yönetmeni hiç görmediğimiz de ve hiç günlük toplantılara girmeyip notları online kontrol edip değişiklikleri yine liderinizle konuştuktan sonra yaptığımız da oldu. Toplantılar dışındaysa, gün aslında sizin planlamanıza göre ilerler, ürünün kalitesini artırmak için önemli olan zamanı iyi kullanmak sanırım.

Türkiye’de animasyon sektörünün geliştirilmesi için neler yapılmalı? 

Türkiye'de bir çok girişim olsa da animasyona hala tedbirli yaklaşılıyor ve çok büyük paralar yatırılmak istenmiyor ki bu çok anlaşılmaz değil aslında. Bir yatırımcı için parasının önce geri dönmesi sonra da kara geçmesi gerekir ki böyle bir riske girmeye değsin. Şu an önümüzde bu güveni sağlayacak bir örnek olmadığı için ve sürekli ortaya çıkan "Türkiye'nin ilk animasyon filmi" balonlarının da animasyon algısını zayıflatmasıyla reklamlar dışında büyük bir girişim görmemiz mümkün olmadı. Şu sıralarda yapımı devam eden Kötü Kedi Şerafettin’in yayınlandığında güzel bir örnek olması ve yeni kapıları açmasını dilerim.

Animasyon mezunu bir animatör olmakla, "alaylı" animatör olmak arasında bir fark görüyor musunuz?

Bu işin eğitimini almak insanı bir adım öteye götürebilir. Fakat şunu unutmamak lazım; okul öğrenciye hazır bir formül sunmaz. Doğru yolları gösterebilir, ilham verebilir ve motivasyon kaynağı olur. Sağladığı imkanlarla ve çalışma ortamıyla öğrenciyi psikolojik olarak piyasaya hazırlar. Bunun yanında evde kendi çabasıyla bu işi öğrenip çok iyi yere gelen insanların olması okulu bir zorunluluk olmaktan çıkarıyor sanırım.

Animasyon sektörüne girmeye hazırlanan yeni mezun animasyon öğrencilerimize önerileriniz nelerdir?

Eğer bu yola baş koymak isteniyorsa öncelikle tam olarak ne yapmak istediklerine karar versinler ve sadece ona odaklansınlar. Aldıkları eğitimi iyi değerlendirip bol bol pratik yapmak onların önündeki bütün engelleri kaldıracaktır. Herkese bol şans diliyorum.